Tuesday, August 01, 2006

Sahipsiz Bilinç

Hiç uyanmak istemediği bir sabah daha güneş ışıklarıyla gözünü kamaştırıyordu.Üzerindeki ince pikenin terden nasıl bedenine yapıştığına baktı.Parmağını göğüs ucunun etrafında dolaştırırken "ben de güzelim" diye geçirdi içinden,erkeklerin peşinden koşmaması onların salaklığıydı,gün içinde defalarca kez hatırlayıp onu hüzünlere boğan annesi gibi o da çok güzeldi.Bunları düşünürken yataktan kalkmış ve aynaya doğru yönelmişti.Yaz aylarında sütyen kullanmıyordu,bu hem hava sıcaklığı arttığı için rahatının kaçmasını önlüyor hem de bir erkek elini doldurabilecek büyüklükteki göğüslerinin beyaz gömleğinin altında hınzırca dans etmesi açık bıraktığı 2 düğme arasından dansın en kıvrak figürlerinin görülmesi hoşuna gidiyordu.

Bedenin alt tarafını büyük bir başarıyla sarmalayan eteğini hafif etinedolgun kalçalarına geçirirken hiç zorlanmamıştı bugün.Kahvaltı masasında bu kadar rahat hissetmesinin sebebi bu olsa gerekti.Zayıflamak kendini keşfettiği ergenlik döneminden beri değişmeyen tek arzusuydu,arzuladığı kariyer,ev,erkekler hep değişmişti ama zayıflamak her değişkenin yanındaki sabit sayı olmuştu.Kurallarına göre oynanması gerekiyordu oyunun ve kendini erkeklere beğendirme kurallarının başında da sıska bacaklı mankenler gibi en fazla iki elma büyüklüğünde bir popoya sahip olmak geliyordu.Aslında ona göre yanlıştı bu kural kendinden pay biçerek avuç içini doldurmayan vücut hatlarının bir haz kaynağı olamayacağını düşünüyordu.Hınzırca gülümsedi kendi kendine.

-Anane sen napıcaksın bugün?
-Ne edeyim yavrum.O horoz saçlı var bugün yine di mi kutuda bakarım ona.
-Var var.
-Heh işte ona bakarım.Akşama ne istersin güzel kızım ne yapayım sana.
-Zahmet etme sen ben alırım bir şeyler gelirken.

Terbiye Hanım mutsuz olmuştu,yine o ne olduğunu anlamadığı tatsız tuzsuz şeylerden getiricekti torunu,hiç sevmiyordu onları.İçten içe biliyordu ki her ufak romatizma sızlamasını tırnaklarının ucuna kadar götüren bedeninin de fazla bekleyeceği yoktu yine özenle hazırlanmış bir imambayıldıyı.Torunu olmasa çoktan göçüp gitmişti ,torunu ona destek olduğu için yaşamıyordu,o torununa,bir 22 mart sabahı yüzünü koklayıp alnını öptüğü el kadar yavruya destek olmak için yaşıyordu.Susturdu içindekileri o yüzden gülümsedi yine takma damağının el verdiğince.

-Tamam sen bilirsin yavrum.

Terbiye hanım bunları düşünürken torunu takımının en az eteği kadar dar olan ceketini sırtına geçirmişti bile,eliyle ceketin yakasından kurtardığı saçlarını savuruyordu aynanın önünde.

-Öptüm seni ananecim.

Diyerek kapattı kapıyı ve merdivenlerden hızla inmeye başladı.Geç kalmak istemiyordu,çünkü ne zaman geç kalsa sapık patronunun tacizlerine maruz kalıyor ve kendini patronunun kabaran önüne bakmaktan alı koyamıyordu.Neyse ki trafik düne göre hızlıydı bugün,sabah iş saatinde boğaz tarfiğinde orta şeritte 100 km ile seyretmek oldukça şaşırtıcıydı.Bunları düşüncek vakti olsa daha da çok şaşırırdı ama işe yetişmesi gerekiyordu ve otoparkta adımını dışarı atıp bacağını kapıya çizdirdiğinde saat 8:30 u geçmişti.Merdivenlere ilk admını atarken hissetti üstündeki bakışları,hoşuna gitmişti,gülümsedi kendi kendine ve yoluna devam etti her bakana yüz vericek değildi.

-Abi bu kim?

Metin in ilk günüydü bugün işte ve kim kimdir öğrenmek özellikle merdivenlerden telaşla tırmanan bayanın adını öğrenemek istiyordu,kim bilir belki ilerde yakından tanımak.Necmi isetecrübeliydi tanırdı binada kim varsa.

-Hatice

Yanlarındaki diğer bina kaşarı volkan tamamladı.

-Frijit Hatice.

Kaşarlar gülüştüler.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home